Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Salı, Mayıs 10, 2011

tae kwon do

Küçüktüm... Sanıyorum 9 ya da 10 yaşındaydım o zamanlar. Babam bizi taekwondoya gönderiyordu çocuklarının kendine güvenleri gelsin, herhangi bir ters durumda kendilerini savunabilsinler diye. Neyse, öyle böyle ilerledik falan, mavi-kırmızı kuşağa kadar gelmişim. Yani siyaha 1 buçuk kala. Sonra bir gün dediler ki turnuva olacakmış Yalova genelinde, katılmak da mecburi. Allah'ım ben bir heyecanlıyım bir heyecanlıyım ki yerimde duramıyorum. Neyse gün geldi çattı .

Apartmanda babaanneme denk geldik. Öptü, al bunları deyip bir peçete uzattı. Arabaya oturduğumuzda merakla için açtım; 'okunmuş çörek otları ve kesme şekerler'le karşılaştım. O zaman anladım ki tüm aile bana güveniyordu ve bu güveni boşa çıkarmamalıydım. Kendi kendime düşünüp, Rocky'nin koçu gibi öğüt verdim vücuduma. En son bir tokat attım, çık oraya ve ez onu şampiyon diyecekken babamla göz göze geldim. 

"Oğlum iyi misin?"

İyi değildim. Aşırı heyecanlı bir o kadar da ümitliydim. Yalova taekwondo şampiyonu 97 model bir Broadway'in içinde şehir turu atıyor olabilirdi. Spor salonuna vardığımızda hiç beklemediğim bir ortamla karşılaştım, neredeyse kimse yoktu. Tribünde 30-40 kişi vardı, onlar da sırası gelince dövüşmeye iniyor, yenen kalıyor dayak yiyense geri geliyordu. Tanıyanların bildiği, tanımayanlarınsa okuduğu üzere, 9-10 yaşlarında şişman bir çocuktum. Yani hala öyle de olabilirim.

 Hoca geldi, hadi sıra sende dedi. "Allah'ım kalbim duracak! Hadi bismillahirrahmanirrahim". Çıktım sahaya.

Çıkmadan önce kafaya süngerden bir şapka bağlıyorlar. İpleri tam olarak çenenin altına denk geliyor falan, bir de yelek giydiriyorlar korumalık mahiyetinde. Yani tam teşekküllü geçtim yerime, rakibimi bekliyordum.Ama turnuvada rakipler kiloya göre belirleniyormuş, ben bunu bilmiyordum. Beklerken karşıma bi adam geldi. Evet 'adam'. Yani ben öyle hatırlıyorum. Bence o kocaman bir adamdı. Kilolarımızın eşit olduğu, ama boylarımız arasında 30 cm olan bir adam..Ablamın sınıf arkadaşıymış, Cüneyt. İsmini bile unutmadım.Ya Cüneyt diye çocuk olur mu ya. Hangi mantıkla koydunuz onu bunca yıl geçti hala o adam Cüneytin hakkını veremiyordur eminim. 

Düdük geldi. Önce hakeme sonra birbirimize selam verip gard aldık. Bu sırada babam tribünden benim için tezahürat yaptırıyordu. "Faaatiiih... Faaatiiiihh..." Canım babam, en çok senin sesini duyuyordum..

 Hakemin ikinci düdüğünü duydum, işte o anda dünya yavaş dönmeye başladı. Tam gardımı sağlamlaştırmak üzereyken kafama bir tekme aldım. Tekme dediğim, çocuk kafama eriştirmekte aslında hiç zorlanmadı bile. Ayağını kaldırdı, ve kafama geldi hepsi o. Vurduğu gibi o şapkanın çene bağı kulağıma çıktı, 90 derece dönmüştü kafamın üstünde... Sonra bir çınlama hissettim kulağımda. Tüm salon susmuştu ya da ben duymuyordum. Ama düşmemiştim, düşsem sevdiğim kadını görecek, ondan aldığım ilhamla dudağımdaki kanı kolumla silip dövüşe devam edecektim. Sevdiğim kadını görme ümidiyle kafamı kaldırdım, bana sevgiyle bakan tek insan olan babama bir bakış attım. Bana hâlâ güveniyordu.. Gardımı tekrar kaldırmak üzereydim ki, bir düdük daha geldi. Bu maçın bittiğine işaretti. Sanıyorum çok sinirlendiğimi hakem farketmiş ve beni hükmen galip sayacaktı. Hakemin iki yanına geçtik,galibi belirleyecekti. Elimi iyice serbest bırakmıştım ki kaldırırken hakem zorlanmasın. Ama olmadı. O adamın elini kaldırdı, kulağım hâlâ yanıyordu. Babamın yanına koştum, sarıldı öptü. 

"Uzundu ya boyu ondan, yoksa sen çok güçlüsün ben biliyorum" dedi.

 Gözümden iki damla yaş süzüldü, sonra iki damla daha... Sonra da höyküre höyküre. 97 model Broadway'in içindeki Yalova şampiyonu olarak değil dayak yemiş olarak döndüm geriye. Şimdi görsem seni Cüneyt, bence teke tekte alırım. Yani alamasam da, en azından kafama tekme atamazsın söyleyeyim. Ha bir de, ben o günden sonra çörek otunun okunmuşluğuna olan inancımı yitirdim. 


*dipnot: Ebu Hüreyre(Allah ondan razı olsun) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki çörek otunda onun için bir deva bulunmasın." [Buhari,Tıbb 7; Müslim, Selam 89 (2215); Tirmizî, Tıbb 5, (2042),22,(2071) ]


Fatih Yılmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylü-yorum