Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Perşembe, Ocak 12, 2012

Pembe Şemsiyeli Kız

Koşar adım yürüyordu yanı başımda.     
Acelesi mi vardı?
Bilmiyorum…
Şemsiyesi vardı.
En azından benim gibi yağmurdan kaçmıyordu,
Bunu biliyordum.
Pembe bir şemsiye altında yürüyordu,,
Yanakları pembe kız,
Şemsiyesinin altına büzülmüş…
“Gitme öyle hemen benden ırağa”
Demek istedim,,
Diyemedim.
Yamacına doğru yaklaştım,,
Adımların adımlarına eş olsun diye,
Hem,,
Hem belki bana
“Islanma şemsiyenin altına gir”
Derdi..
Demedi!
Demez di mi ey gönlüm?
Sanki yan yana yürüyor gibiydik,,
Tek bir şey hariç; yüreğim.
O afacan bir çocuk gibi göğüs boşluğumda koşuyordu.
O an anladım ki bu çocuk bi daha ele avuca gelmez!
Pembe şemsiyeli kız beni fark etti mi bilmiyorum.
Ama ben onu fark ettim,,
Bu yeter!
Camiinin avlusunu bitip de merdivenlerden inerken
Fısıldadım ona..
Duydu mu?
Varsın duymasın nasıl olsa bir gün bilecek,,
“seni ilk camiinin avlusunda görmüştüm,
  O an gitmene izin vermiştim,,
Yeniden, bana dön diye,,
Çünkü ben seni bir gün elbette bulacağım,
O gün de hava bugünkü gibi olabilir,
Yağmur yağıyor olabiliriz ve hatta
Yine bu camiinin avlusunda olabiliriz
Ama,,
Bu sefer, işte bu sefer
Ne sen pembe şemsiyenin altında tek başına olacaksın
Ne de benim saçlarımı damlalar ıslatacak..
Git pembe şemsiyeli kız git,
Git,,
Gelip seni alacağım günü bekle…”



Tuba Karabey'in kaleminden R. Su Erkul'a ithaf olunur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylü-yorum