Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Pazartesi, Kasım 14, 2011

Otobüs Halleri


Daha dikkatli olmaya çalışırken aptal durumuna düştünüz oldu mu hiç?

Bin vakarla bindiğiniz otobüsün iki durak sonra Beylerbeyi yol ayrımından Üsküdar’a değil de Kadıköy yoluna girdiğini görüp telaşla ve feryat figan otobüs şoförüne seslenmeler, durağa gelmeden otobüsü durdurmaya ve inmeye çalışmalar, bütün bunlar insanın havasını olduğu gibi söndürür…
Şöforden yediğin zılgıt da cabası:
‘E durağa gelmeden bassana ablacım düğmeye!’

İndiğiniz yerden tünel durağına kadar topuklu ayakkabılarla yürümeye çalışmalar. Topuğun burkulması, telefonun elinden düşmesi, derken boynuna sarılı şalın yere inen ucuna basarak boğulayazmak falan. 
Of ki…
Aklın nerde diye sormazlar mı insana? Sormazlar! Sormadılar. Söyleyemedim.

Böyle aksaklıklar insanın motivasyonunu bir anda yerle yeksan edebilecek kadar kuvvetli olabiliyor zaman zaman. Çaresi yok. Çare kişiye göre değişiyor. Yüze kadar mı sayılır, kıpırtılı bir parça çakmak için kulaklığa mı davranılır, sakız mı çiğnenilir bilemem. Hal ve vaziyete göre envai çeşitlilik mümkündür…

Bu gibi durumlar yanlış binilen otobüslerden ileri gelir. 
Peki ya her gün şaşmadan bindiğimiz müdavimi olduğumuz sevgi yumağı otobüsler?

İşte bu otobüslerde ise tahlil yeteneğimiz şakımaya başlar. Diller susar, gözler konuşur. Misâl, Ddolmuşta aynı şey söz konusu değildir. Çünkü bu gibi yarı kalburüstü toplu taşıma araçlarında birbiriyle pek muhatab olmaz insanlar. Sanki taksi çevirecekmiş, parası olmadığından değil de, taksi rast gelmediğinden dolmuşa binmiştir her bir yolcu. Havada böyle bir koku dolanır zira…

Minibüse de acelesi olanlar biner genelde. Otobüsü bekleyemeyecek olanlar…
Binebilecek olanlar, bekleyenler; sıra olup da kuyruk oluştururlarken başlarlar birbirlerini süzmeye. Bu süzme ritüeli her sabah ve akşam devam eder. Semt otobüsleri müdavimleri için, kim, hangi mahallede oturur, sabah kaçta otobüse biner ve evine hangi saatte döner, hangi marka şemsiye kullanır, kışın gribi kaç günde atlatır malumdur.

Kimse birbirinin ismini bilmez, muhabbetleri de yoktur, fakat birbirleri hakkında karakolda ifade vermeleri gerekse, üç dosya kağıdı bilgi verebilir.

Hepimiz müdavimi olduğumuz otobüslerdeki yol arkadaşlarımızı ana babalarından daha çok görürüz. Her gün karşımıza denk gelip oturan er kişinin; annesinin yıllardır gıdısında fark edemediği kara benini, biz fark etmekle kalmaz; iyi huylu mu kötü huylu mu olduğuna bile karar veririz.
Herhangi bir yolcu hastalanıp da otobüste olmadığı zamanlar, elbette boşlukları doldurmak için onun yerine doğru ilerleriz fakat, gözlerimiz onun varlığını arar. Her bir otobüs yolcusu tesbih taneleri gibidir çünkü. Böyle de içliyizdir.

Gerginlikleri sevmeyiz, çıkarana da çıkarttırana da uyuz oluruz. Ama kavgalarda da illâ taraf tutarız. Tartışma uzar da şoför duracak gibi olursa ‘cık cık cık’ layarak olayı bitirtmeye, şoföre ultimatom vererek yoluna devam ettirmeye çalışırız. Yardım severiz, akbil uzatırız. Birbirimiz için inecek düğmesine basarız. Yaşlıları görünce yer vermeyip uyuyor taklidi yapan genç zevatı kınarız…

Velhasılı kelâm, çünkü laf uzar gider, ko kenara;
Yolcu yolunda gerektir.

Sevgiler benden :)



r. su

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylü-yorum