Bir 'damla' gibiyiz...
Küçük, sessiz, sakin... Cama vurduğumuzda, küçük zikzaklar çizerek, hızla ve telaşla pervaza inmeye çalışacak kadar ürkek... Saydamız bazen. İsteriz ki ne hissettiğimiz; kelimelere gerek kalmadan dökülsün karşımızdakinin gözlerine. Bakarak konuşuruz bu yüzden. Sadece bakarak... Ve de bıkarak; derdimizi anlatamayınca...
Tükeniriz zaman zaman. Düştüğümüz yerde paramparça olur, dağılır gideriz; ardında sadece ıslaklığın izi kalır elmacık kemikten dudağa doğru...
Damla gibiyiz. Yudum yudum, kana kana içilen bir bardak suyun ardından; bardağın dibinde tek başına kalan...
Çağıl çağıl oluruz. Şelalelerden el ele tutuşup dökülen damlalar gibi. Dünyanın her yerine uzanan denizler gibi. Bir başlayıp ucu gelmeyen nehirler gibi. Halkalar oluşturuz göllerde; hayat buluruz. Hayat veririz çöllerde; aranılan oluruz...
Ve nihayet buluruz.
Gökyüzünde de olsak, günü gelip de bulutlardan yere düştükten sonra, 'toprağın' emdiği, damla gibiyiz.
r. su
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
söylü-yorum